All Posts By ahmetozcan

Mankurt

İnsanlara hizmet edici, eğitici, öğretici, hatırlatıcı, olgunlaştırıcı, hakikate götürücü olmayan, aksine bu görünümler altında hükmedici ve dayatıcı olan her tür ‘araç’ ve bu araçların sahipleri, kendilerine ‘kul’ arayan efendi taslakları durumundadır. İronik olan, bu efendi taslaklarının kendisi de önceden mankurtlaştırılmış beyinsizlerdir

Bilinçaltı

‘derin ve kutsal devlet tahakkümcülüğünü yansıtan bilinçaltlarını sureti-hak ile dışa vuran ve insanları
Allah ve Resulü’ ile aldatanların çoğaldığı bir dönemde yalnızca bilincimizi değil, bilinçaltımızı da özgürleştirmek zorundayız.

Bunaltı

Akıbet gürkzade gurk şeved (Kurdun oğlu kurt olur) Sadî, Gülistan Modern psikoloji, nedeni belirsiz bir kaygı ve sürekli sıkıntı “anksiyete” diyor. Bunaltı; sıkıntı, tedirginlik, stres ve sonu psiko-nevroza kadar giden bir hastalık hali. Her zaman ve her durumda sıkıntı içerisinde olmak, gelecekten korkma, olaylardan uzaklaşma isteği, yalnızlık arzusu ve yalnız kalmaktan ürkme. Anksiyete, bir varoluş bunalımı….

Büyübozumu

Parasız yatılılarda köylü düşleriyle mücahitlik yapanların büyübozumu, hepimizin bozgunu olamaz. İmtihan ayetleriyle büyüyüp rezil bir gerçeğe teslim olanlar, bizden değildir. Gerçeğin büyüsüyle büyüsü bozulanların bu kez halifelik taslayarak büyüyü bir üst kimlikle sürdürmeye çalışmaları bizi kandırmamalıdır.

Açık Mektup: Rus Avrasyacılığı*

Bay Dugin,tarih, emperyal güçlerin mezarları ile doludur. Bence Atlantikçilik öcüsüyle kendinize yeni imparatorluk pazarı açmaya çalışmaktan vazgeçin. Batıya karşı doğuda güçlü bir karşı denge unsuru olarak sınırlarını ve haddini bilen bir bölge devleti olmakla iktifa etmeniz hem sizin hem de bütün Avrasya halklarının hayrına olacaktır.

Yeni yüzyıl için toplum eleştirisi; Kurucu fikir dinamiği

Devlet ve güya ona karşıtmış gibi görünen ama aslında onu tersinden taklidi-kopyası olan çeşitli ideolojik, etnik, dini örgüt ve hareketler, hep birlikte ülkeyi devasa bir pagan-putperest panteona çevirdiler. Herkesin kendi tanrısına diğerlerini tapmaya zorladığı, ama aslında hiç kimsenin gerçekten herhangi bir şeye inanmadığı, ötekine hükmetme ya da rövanş alma amaçlı tanrılar, putlar, kutsallar, ölümsüz liderler, kurtarıcı mesihler, tabu kavramlar, fetiş kelimeler, helvadan, kağıttan, çamurdan putlarla dolu bu panteon da, ‘gerçek’, ‘hakikat, hak, doğru, sahici, asli, ve evrensel olan herşey sadece birer malzeme, birer kurban oldu. 

Bu devasa yıkımın durdurulması, bugün en önemli fikri çaba olmalı. Bu yıkıma yol açan bütün putperest düşünme biçimleri, bütün sahte çelişki ve çatışma kavramları, bütün sorumlu taraftarlık tarzları çöpe atılmalı.

Milletleşme süreci: ‘Düşmanla karşılaştık ve o biziz!’

Ülkemizin en hayati değişim ve dönüşüm süreçlerinin en sıradan ve iddiasız kadrolar eliyle uygulandığı, ama en iddialı ve en çok arzulu bu aydınların ise sürekli muhalefet kibri içinde devlete ve topluma mühendislik yapmaya çalıştığı bir okumuş cahiller barikatıyla karşı karşıyayız. Belki de batının topraklarımıza self kolonizasyon düzenekleri kurup çekilirken emanet ettiği  kolonizatörler işte bunlardı. Rahmetli Erdem Beyazıt ‘Hep yarınları bekledi bu insanlar, geldiğini hiçbir zaman fark etmediler’ derken belki de bu şaşkınlıkla hainlik karışımı sözümona seçkinleri kastetmişti. Bu kadar kendi inancının ve iddiasının münafıkı olan başka bir ülke var mıdır, bilmiyoruz.

Baasçı köpekler, Irkçı pislikler

Suriyede’ki Baasçı köpeklerle, devlet ve millet içinde yuvalanmış Türkçü şaman faşistler, sözde Alevici kriptolar ve gavurlaşmış Kürtçü şoven çeteler, bir millettir. Müslümanlar ise bir tek bir millet

Milletleşme süreci: Asalet, haysiyettedir

Hindistanlı şair filozof Muhammed İkbal, İnsan olmanın olan değil, olması gereken bir süreç olduğunu söyler. İnsan tözüyle doğarız, ama insan olmak, çabamıza bağlıdır, der. Böylece, Allahın aziz kıldığı insan varoluşu, doğuştan ve bedava kazanılmış hazır bir mertebe değil, aksine kendi irademiz ve çabamızla elde etmek zorunda olduğumuz bir hedef haline gelir. İnsan varlığını biyolojik düzeyden…

 Anka kuşu ve ‘Kurtarıcılığın’ trajedisi

  Eski Çin’de bir köyün yakınında bir dağ varmış. Dağın içinde bir ejderha yaşarmış. Köylüler ejderhanın şerrinden korktuklarından her yıl düzenli olarak ona hediyeler gönderirlermiş. Arada bir köyden bir yiğit delikanlı çıkar; ejderhayı yok edeceğini söyleyerek kılıcını alır gidermiş. Ama nice yiğitler gitmiş; dönen olmamış. Gel zaman git zaman bütün yiğitlerden daha yiğit, namı bütün…