Category: Makaleler

Arabesk; İmkansız Aşk, Devrimsiz Direniş

( ‘Müslüm’ filmi vesilesiyle, eski bir yazıyla merhaba;)   “Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır,” demiş Köroğlu. Her birimizin yıkmak istediği o kadar çok dağları olmuştur ki… Büyük bir çöküşten sonra ayağa kalkan bir ülkenin, onuru ve emeğiyle kendini yeniden yaratmasının öyküsü gizlidir kimyamızda. Her birimiz, tekrar ve tekrar, işte bu öykünün epizotlarını yaşarız. Dedelerimizin…

Enver: Büyük rüya

Enver, evvela soylu bir savunma ve kararlı bir var olma davasıdır. Enverizm, bir emperyal vizyondur ama bu vizyon bir yayılma değil, dağılmama, en azından yenilmeme, yani ‘sonumuz Endülüs’ün sonu gibi olmasın’ iradesi ile sınırlıdır. Bu nedenle Enver ve İttihatçılık, önce içerde toparlanmanın, sağlam durmanın, dayanmanın ve yenilenmenin adıdır. Bu iradeyle, bütün iç sorunlarımızı çözecek ve dışa bağımlılığı asgariye indirecek Milli demokratik bir restorasyondur Enverizm..Meşrutiyetin sloganları olan, ‘Adalet, Özgürlük, Kardeşlik’, maksadı olan ‘anayasal bir yönetim ve meclisin egemenliği, ve örgütün adı olan ‘birlik’ ve ‘İlerleme’ , bu iradenin özetidir aslında ve hala geçerlidir.

“Bizans’ın son yüzyılları”*

Bay Nicol, Bizans’ın son yüzyılları, Osmanlı’nın son yüzyıllarının
neredeyse aynısı. Üstelik Cumhuriyet’in geçtiğimiz
son yıllarına da benziyor.
Halkından koptukça, devleti devşirmelere kaptırdıkça, Batı’ya
yaslanıp ‘mezhep’ değiştirmeye çalıştıkça, Batı’dan korkup
içine kapandıkça, kısacası ‘devlet’ olma yeteneği ve onurunu
kaybettikçe, finale varmak kaçınılmaz oluyor.

Zerdüştlüğü ve Paganizmi aşmak; Tevhid, özgürlük ve İnsan

İslamın bu orta yolu, aydınlık ve karanlığın, iyilik ve kötülüğün çatışmasını bir üst terkiple aşmanın ve de adaleti, düzen adına kurulan denge olarak tanımlamanın aşılarak, adaleti eşitlik ve hürriyet temelinde düzen kuran bir ilkeye dönüştürmenin adıdır. Bu çaba nerede ve ne adına yapılırsa yapılsın, müslümanca bir çabadır. Dolayısı ile, insanı beşer yanını yenerek insanlaştıran her tür eylem, düşünce ve yol, islamın yoludur. Bu nedenle İslam son dindir ve bir şekilde kurumsallık belasını aşarak, bu özüne uygun bir silkinmeye muhtaçtır.

‘Kızılağaçlar Kralı’*

Bay Tournier, kızılağaçlar kralından artık korkmuyoruz.
O ‘çocuk kaçıran büyüsü’ artık bozuldu. “Barbarların sorunlarımıza
çözüm olmadığı” ortaya çıktı. Tek korkumuz, bu süreçten
şu yukarıdaki rüyalarımız yerine, tersyüz olmuş yeni
bir faşizmin de çıkabilecek olması. Yine bıçak sırtındayız ve
çok az insanın çok basit tercihlerinin kaderimizi belirleyecek
olması gibi ironik bir talihsizlik içindeyiz. Onun için ümitlerimizi
korumak ve daha yüksek sesle düşünmek ve konuşmak
zorundayız.
Bizim savaşımız daha yeni başlıyor.

“Yeni Sınıf”*

Bu sınıf, küresel sistemin ve içerdeki uzantısı olan egemen sınıfların truva atıdır. Kendilerinin yapamadıklarını ya da kendi adlarına yapmak istemedikleri her şeyi bu sınıfa ihale etmişlerdir.

‘Yaralı Bilinç’*

Modernlik ile yaşadığımız büyük çarpışma sonunda çok şeyimizi kaybettik. Ama kendimize haksızlık etmeyelim; Ontolojik yeteneksizliğimizden değil, çok yönlü bir saldırıyla darmadağın olmaklığımız nedeniyle birçok yönden sakat kaldık. Batı dışı en önemli uygarlıklardan biri olarak Müslüman dünyanın “ kültürel şizofrenisi”, yeni yan ürünler, ek sonuçlar, travmalar üretmeye devam ediyor. Bakalım çocuklarımız neler görecek…

‘Darüs Selam’a hoş geldiniz…’

Şimdi 21. Yüzyılın başında, tam yüz yıl sonra da olan biten birçok gelişme, Osmanlıdan kalan bu yerli-milli ruhun gösterdiği canlılık emareleri ve batılı güçlerin buna verdiği aynı tepki olarak sahneleniyor. Türkiye, Mısır ve Suriye’deki sivil halk devrimlerine karşı yeni ‘31 Mart’ ayaklanmaları kışkırtılmış, Türkiye’de Kemalist Gezi çapulculuğu, münafık Paralel/haşhaşi darbe girişimi ve Kürtçü faşist Kobani barbarlığı şeklinde, Mısır’da Baltacı katliamları ve darbeyle ve Suriye’de Baas-Şebbiha katliamcılığı ile cevap verilmiştir.

Milletleşme süreci: Asalet, haysiyettedir

Ulus ile millet arasındaki en anlamlı fark, ulusun bir topluluğu diğer topluluklardan ve insanlıktan ayırarak kendi içinde homojenleştirmeye zorlaması, milletin ise tabii farklılıkları senkronize ederek bir amaç doğrultusunda toplumu evrenselleştirmesidir.. Ulus genişletilmiş kabilecilik, millet ise bağdaştırılmış bir çoğulluktur.