Açık Mektuplar

Eskiler, kötülüklerin kol gezdiği ve umudun azaldığı günler için kıyamet öncesindeyiz manasında ‘ahir zaman’ derdi. Biz de şimdi bir ahir zaman vakti içindeyiz. İnsanlık için hayırlı ve gerekli değişimleri değil de, şer ve kötülüğün sarsıntılı kuşatması ile karşı karşıyayız. ‘Güç’, hakka galebe çalmaya uğraşıyor.

Yaşadığımız coğrafya, binlerce yıllık tarihi içinde aynı sahneyi defalarca yaşamışlığın tecrübesine sahip. Bu nedenle, insanlık ailesinin diğer mensuplarından daha olgun ve dayanıklı sayılır. Olan biteni anlama, anlamlandırma ve karşılama yeteneği daha gelişkin. Tüm dünyayı egemenliği altına alma ve yönetme isteğine karşı da, aynı metanet ve sabrını sergiliyor. Bir tür, ‘la havle..’ çekiyor. Haçlı seferleri, sömürgecilik, Birinci dünya savaşı, işgaller, katliamlar..sadece son bin yıl boyunca onlarca defa bu aynı karakterli zalimlerle yüz yüze gelmiştik. Eskiden din savaşı görüntüsü ile gelirlerdi. Şimdi, bir takım büyülü kelimelerle geliyorlar..Eskiden de şimdi de, aramızdan bazı işbirlikçileri hep oldu. Ne var ki, hikaye aynı bayat içeriğiyle tekrar edilse de, sonuç değişmiyor. ‘Batı’ olarak kodlayabileceğimiz, kapitalist-emperyalizm olarak tanımlayabileceğimiz, küreselleşme olarak cilalayabileceğimiz bu yeni zalimler hareketine karşı insanlık durumunun tavrı da tabii ki değişmeyecek. 11 Eylül provokasyonu ile başlatılan bu sözde yeni süreç, her akil adam biliyor ki, zalimlerin bayat yaşam öyküsündeki eski bir sayfanın tekrarından ibaret.

Bunlar yüz yıl önce, ‘mülk’ümüzü parçalamak için buradaydılar. 1917’de, Birinci dünya savaşının sonlarına doğru Rusya’da meydana gelen devrim, bu zalimleri apar topar evlerine dönmeye mecbur etmişti. Devrimin, evlerindeki mazlumları da ayaklandırmasından korkmuşlardı. 1990 yılında, Rusya havlu attı ve on yıllık bir hazırlıktan sonra şimdi tekrar geldiler. Yarım kalan işlerini tamamlama derdindeler. Osmanlı İmparatorluğunun tasfiyesi, Ortadoğu ve Avrasya’nın paylaşılması, uzun sürecek bir küresel hegemonya’nın ekonomik, askeri ve kültürel altyapısının döşenmesi ve ardından küresel imparatorluğun bir daha yıkılmamak üzere kuruluşu… Asya’nın barbar güçlerinin kesin mağlubiyeti, Batılı beyaz adamın ölümsüz üstünlüğü..bayat hayalleri bunlar.. Bu aptalca hayal için, ne çok zulmettiler yıllar boyu.. Ne büyük hainlikler, alçaklıklar yaşattılar insanlarımıza..Hiç bir zaman gerçekleşmeyecek olan bu amaç, tarihte uzun bir tatile çıkmış görünen coğrafyamızın büyük insanlık damarını harekete geçmeye zorluyor. Uykuya dalmış olan yanımız, uyanışa, dirilişe, ayağa kalkmaya tahrik ediliyor. Bu kötü zamanlar, bütün güncel mana ve içeriğinden bağımsız olarak, esasen insanlıkla beşeri barbarlığın kadim savaşında insanlığı temsilen mazlum halkların yeniden doğuş sancısını yansıtıyor. Tarih, eğer, iyiye, cennete doğru yürüyüş ise, bir büyük sıçramanın, insanlaşma yönünde atılacak yeni bir büyük medeniyet hamlesinin eşiğindeyiz demektir. Zulüm, tarih boyunca iyilik için atılan bu büyük ve evrensel adımların doğum sancısı işlevi görmüştür. Bütün büyük dinler ve ahlaki öğretiler, büyük zulümlerden ve zalimlerin aptalca hayalleri için yarattıkları ‘ahir zaman’ vakitlerinden sonra doğmuştur.

Elinizdeki kitabı oluşturan makaleler, ‘Açık Mektup’ formunda yazılmış bir sancıdan ibarettir. İnsanlık için ve umut dolu bir gelecek adına çekilen ağır bir sancının şahsıma düşen payı olarak okunabilir. Adalet, özgürlük ve ahlak… İnsanı insan yapan bu değerlerin kavgası, bu mektupların özünü oluşturdu. İmanımız o ki, Allah ve insan kazanacak, şeytan ve beşer kaybedecek. Ve bu kadim coğrafya, bu aziz insanlık yurdunun sakinleri, bütün renkleri ve desenleriyle tarihteki yürüyüşüne kaldığı yerden devam edecek.

Kendisini her ne şekilde, hangi kimlikle tanımlarsa tanımlasın, bu büyük kavgada safını insanlık yanında seçmiş olan, ayağını bu büyük tarihe ve coğrafyaya basan ve bu sancıyı paylaşan herkese selam olsun..

Ahmet Özcan
İstanbul, 2004

Sayfa Sayısı: 316
Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: Yarın YayınlarıSayfa Sayısı : 316
İlk Baskı Yılı : 2012
Dil : Türkçe
ISBN: 9786054195350

 

Leave a Reply