Category: Genel

İslam, Tarihsellik ve Değişim

İslamın tarihsellik serüveninin ideolojik/politik anlamını da içeren yeni bir perspektifle hem çeşitli tuzak projelere karşı hem de yenilgi çağının travmasından kurtulup daha özgüvenli daha cesur ve daha içerikli bir yeni duruş, yeni perspektif ve değişimci tarzla bir müdahale gerekmektedir.

Din bir amaç mıdır, araç mıdır?

Bu soru şöyle de sorulabilir: İslam dünyasından İslami bir hareket ya da kendisini İslam’a refere eden bir siyasi grup iktidar olunca haber ajansları ve gazetelerde niçin şöyle haberler geçiyorlar; “Afganistan’da şeriat ilan edildi, kadınların sokağa çıkması, erkeklerin sakallarını kesmesi yasaklandı.”, “Çeçenistan’da şeriat anayasası kabul edildi. Zina eden bir kadın taşlandı, hırsızlıktan yakalanan bir kişiye falaka…

Bütün putları devirelim!

Son derece dindar bir putperestliğin egemen olduğu bir dönemdeyiz. Laikçi, dinci, ulusçu, kavimci, mezhepçi, meşrepçi Julianlar, her yanımızdan farklı kelime ve sloganlarla bizi kuşatmış, ülkemizi, toplumumuzu, çocuklarımız çalmaya uğraşıyorlar. Mason tarikatların absürt ritüelleri ile geleneksel tarikatçıların zikri birbirine karışmış. Atatürk adıyla, Kuran/Sünnet adıyla, vatan, millet, bayrak, Cumhuriyet diyerek, bilim, çağdaşlık, özgürlük, demokrasi, Türk, Kürt gibi fetişleştirilmiş kavramlarla, birbirine karşıtmış gibi görünen bir putçuluk kumpasına alınmışız. Bunların hepsi putperestliktir, paganizmdir, ilkel inanç ve bağlanma biçimleridir. Hepside insanı kullaşmaya, itaate, akıldışına bağlanmaya, fetiş ve tabularla yaşamaya zorlayan birer pagan/şirk dinidir.

Derin Devlet ve Muhalefet Geleneği

Bir devlet olarak beliren coğrafya; Mezopotamya-Akdeniz havzası. Sümer/Akad’dan Mısır’a, Pers’den Roma’ya, Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan derin bir tarihin ürünü olarak devlet, bu coğrafyada devletten daha fazla bir şeydir. Kutsal, hegemonik ve değişken karakteriyle devlet, zamanda ve mekânda hareketi, parçalanma ve bütünleşme dinamiği, özü ve görüntüleriyle özgün bir siyasal varlıktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, derin devletin ruhunu taşımakla…

Arabesk; İmkansız Aşk, Devrimsiz Direniş

( ‘Müslüm’ filmi vesilesiyle, eski bir yazıyla merhaba;)   “Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır,” demiş Köroğlu. Her birimizin yıkmak istediği o kadar çok dağları olmuştur ki… Büyük bir çöküşten sonra ayağa kalkan bir ülkenin, onuru ve emeğiyle kendini yeniden yaratmasının öyküsü gizlidir kimyamızda. Her birimiz, tekrar ve tekrar, işte bu öykünün epizotlarını yaşarız. Dedelerimizin…

Enver: Büyük rüya

Enver, evvela soylu bir savunma ve kararlı bir var olma davasıdır. Enverizm, bir emperyal vizyondur ama bu vizyon bir yayılma değil, dağılmama, en azından yenilmeme, yani ‘sonumuz Endülüs’ün sonu gibi olmasın’ iradesi ile sınırlıdır. Bu nedenle Enver ve İttihatçılık, önce içerde toparlanmanın, sağlam durmanın, dayanmanın ve yenilenmenin adıdır. Bu iradeyle, bütün iç sorunlarımızı çözecek ve dışa bağımlılığı asgariye indirecek Milli demokratik bir restorasyondur Enverizm..Meşrutiyetin sloganları olan, ‘Adalet, Özgürlük, Kardeşlik’, maksadı olan ‘anayasal bir yönetim ve meclisin egemenliği, ve örgütün adı olan ‘birlik’ ve ‘İlerleme’ , bu iradenin özetidir aslında ve hala geçerlidir.

“Bizans’ın son yüzyılları”*

Bay Nicol, Bizans’ın son yüzyılları, Osmanlı’nın son yüzyıllarının
neredeyse aynısı. Üstelik Cumhuriyet’in geçtiğimiz
son yıllarına da benziyor.
Halkından koptukça, devleti devşirmelere kaptırdıkça, Batı’ya
yaslanıp ‘mezhep’ değiştirmeye çalıştıkça, Batı’dan korkup
içine kapandıkça, kısacası ‘devlet’ olma yeteneği ve onurunu
kaybettikçe, finale varmak kaçınılmaz oluyor.

Zerdüştlüğü ve Paganizmi aşmak; Tevhid, özgürlük ve İnsan

İslamın bu orta yolu, aydınlık ve karanlığın, iyilik ve kötülüğün çatışmasını bir üst terkiple aşmanın ve de adaleti, düzen adına kurulan denge olarak tanımlamanın aşılarak, adaleti eşitlik ve hürriyet temelinde düzen kuran bir ilkeye dönüştürmenin adıdır. Bu çaba nerede ve ne adına yapılırsa yapılsın, müslümanca bir çabadır. Dolayısı ile, insanı beşer yanını yenerek insanlaştıran her tür eylem, düşünce ve yol, islamın yoludur. Bu nedenle İslam son dindir ve bir şekilde kurumsallık belasını aşarak, bu özüne uygun bir silkinmeye muhtaçtır.

‘Kızılağaçlar Kralı’*

Bay Tournier, kızılağaçlar kralından artık korkmuyoruz.
O ‘çocuk kaçıran büyüsü’ artık bozuldu. “Barbarların sorunlarımıza
çözüm olmadığı” ortaya çıktı. Tek korkumuz, bu süreçten
şu yukarıdaki rüyalarımız yerine, tersyüz olmuş yeni
bir faşizmin de çıkabilecek olması. Yine bıçak sırtındayız ve
çok az insanın çok basit tercihlerinin kaderimizi belirleyecek
olması gibi ironik bir talihsizlik içindeyiz. Onun için ümitlerimizi
korumak ve daha yüksek sesle düşünmek ve konuşmak
zorundayız.
Bizim savaşımız daha yeni başlıyor.

“Yeni Sınıf”*

Bu sınıf, küresel sistemin ve içerdeki uzantısı olan egemen sınıfların truva atıdır. Kendilerinin yapamadıklarını ya da kendi adlarına yapmak istemedikleri her şeyi bu sınıfa ihale etmişlerdir.